DAR AYAKKABI

Nerede o eski bayramlar derken Nazımın yaklaşık yüz sene önceki bayram sevinci aklıma geldi…

Nazım Hikmet’e bayram için bir ayakkabı almaya karar verirler. O zamanlarda şimdiki gibi hazır ayakkabı satan bir mağaza yoktur. Sadece ayakkabı yapan bir dükkan vardır. Oraya giderler. Ayakkabıcı Nazım’ın ayağını bir kartonun üzerine koyar ve iyice basmasını söyler. Daha sonra kurşun bir kalemle ayağının etrafını çizer. Bu karton onun ayakkabı numarasıdır. Günlerce bu ayakkabının hayalini kurar. Babası ona ayakkabılarının siyah ve bağcıklı olacağını söyler.

Nazım’ın ayakkabıları bayramdan bir gün önce gelir. Ayakkabılar babasının dediği gibi siyah ve bağcıklıdır. O gün onları giymez. Ayakkabılarını yatağının altına koyar ve arada çıkartıp onu inceler. O gece onu uyku tutmaz. Sabah evdekiler uyandığında Nazım’ı ayakkabı kutusu kucağında sandalyede otururken bulurlar.

Buradan sonrasını Nazım Hikmet’in ağzından dinlemek bize daha çok keyif verecektir..

Nazım Hikmet’in Ağzından O Günler

“Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım. Dardı ve canımı yakmıştı; ama bunu babama söylemedim.
O ‘Sıkıyor mu?’ diye sordukça ‘Hayır’ yanıtını veriyordum. ‘Dar, ayağımı acıtıyor.’ desem geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım. Yürürken artık topallıyordum. Soranlara ‘Dizimi vurdum.’ dedim; ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.

Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş. Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre.
Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir…
Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez. Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık…

Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz. Sonradan öğrendim; yaşamın, dar ayakkabıyla yürüyebilme sanatı olduğunu.

25. MAYIS. 2020 İSTANBUL

Genel kategorisine gönderildi | DAR AYAKKABI için yorumlar kapalı

HAYATI KAÇIRMAYIN

Standartlarımızı artırmak için koştururken bizi mutlu eden unsurlardan uzaklaşıyoruz. Belkide hayatı kaçırıyoruz. Hep daha iyi bir araba, daha iyi bir ev, daha iyi bir telefon, daha iyi bir saat, hep daha, daha… Esasında daha iyilerin hepsi bizi aynı noktaya götürüyor. pahalı saat ile ucuz bir saat aynı zamanı gösteriyor. Pahalı bir araba ile daha ekonomik bir araba bizi aynı noktaya götürüyor, çok da değişen bir şey yok. Aslında iyi standartlar bizi mutlu etmiyor mutlu olduğumuzu zannediyoruz, büyük bir yanılgı içerisindeyiz. kendimize, sevdiklerimize zaman ayırmıyoruz oysaki zaman en değerli unsur, belkide kıymetini bilmiyoruz. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerinden Arjantinli yazar Jorge Luis Borges eğer yeniden başlayabilseydim hayata daha çok hata yapar coşkulu sevdalar yaşardım, neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar, çok az şeyi ciddi yapardım, daha çok seyahat eder daha çok güneşin doğuşunu seyrederdim, görmediğim yerlere gider daha çok dondurma yerdim, eğer yeniden başlayabilseydim hayata pabuçlarımı fırlatıp atar çıplak ayakla kırlarda koşardım, ama seksen beş yaşındayım ölüyorum ve ben bunu biliyorum demiş usta yazar.. Bir şeyi geç olmadan yapabilmek önemli olan, zamanı para gibi sonra harcamak üzere biriktiremiyoruz, anı yaşamak gerekiyor, hayatta zaten yaşadığımız anlardan ibaret. Bizi mutlu eden unsurlar mutlu anlar geçirebilmek, dostlar ile sevdiğimiz arkadaşlarımız ile birlikte olabilmek, hoş, kaliteli, keyifli vakit geçirebilmek, bir birimizi kaybettikten sonra değer bilmek değil, hayatta iken, beraber iken değer bilmek, güzel anılar biriktirebilmek. Siz ağlarken gözlerinizi silmek için bir çok elin size uzanmasıdır mutluluk. Sabahları güneşin yeniden doğmasıdır mutluluk, güneşin doğması ile yeniden doğan umutlardır mutluluk, yeter ki perdeyi açmayı unutmayalım, standartlarımızı yükselteceğiz diye hayatı kaçırmayalım..

Sahip olmadıklarına ulaşabilmek için çabalarken, sahip olduklarını unutuyor insan..

01. MAYIS. 2020 İSTANBUL

Genel kategorisine gönderildi | HAYATI KAÇIRMAYIN için yorumlar kapalı

2020 HAYAT FELSEFESİ

Felsefe büyük bir bilim dalıdır. Yunancadan gelir, kökeni sevgiye ve düşünmeye dayanır. Hayatı, maddeyi, kainatı, toplumu, kısaca var olmayı merak eder, araştırır, inceler ve en önemlisi sorgular, düşünür. Düşünmek insan oğlunun yapması gereken birinci önceliktir.. Düşünmeden konuşmamak, düşünmeden hareket etmemek gerekir, ama maalesef günümüz toplumlarında ve ülkemizde inanmak birinci sırada yer alıyor.Yani önce inanıyor sonra düşünüyoruz. Bunun bir çok örneği mevcut, adam çeşmeden önce suyu içiyor sonra bu su içilir mi diye soruyor. Cep telefonuna mesaj geliyor tebrik ederiz tatil kazandınız aşağıdaki linki tıklayın düşünmeden bir tıklıyorsun bankadaki paralarına veda ediyorsun gibi, daha nicelerini görebiliyoruz. Neden düşünmüyoruz.? çünkü düşünmek zor geliyor. Üşeniyoruz, saçma ama düşünmeye üşeniyoruz, akıl yormak gerekiyor, istatistik gerekiyor, zeka gerekiyor. Böyle yaparsam böyle sonuç çıkar, bunu yaparsam böyle olur.. kim uğraşacak, inan gitsin bir şey olursa hallederiz düşüncesi. Ama bu düşünce bazen telafisi olmayan sonuçlar doğurabiliyor o yüzden inanmadan önce lütfen düşünelim.. 2019 yılının bu son ayında düşünelim..! 2018 yılı biterken bu yıla hangi umutlarla girdik, hayallerimiz neydi, hayallerimize ulaşabildik mi.? Neler yaşadık, nerede hatalar yaptık, nerede doğru yaptık neler kaybettik, nelere üzüldük, neler kazandık, nelere sevindik, bütün bunları bir düşünelim’ki yeni yıla daha pozitif, daha bilgili, daha tecrübeli daha dikkatli girelim, aynı hataları yapmayalım, yeni yılda bir önceki yıldan daha mutlu olalım. Dinlemeden anlamadan kimseyi yargılamayalım, bir önceki hatalarımızı oturup, düşünüp gerekli dersleri çıkartır isek, geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine oturtabilir, hatalarımızı daha minimize edebiliriz. Ama düşünürsek… 2020 yılı hayat felsefemiz önce sorgulamak, düşünmek sonra hareket etmek olsun.. Yeni yıl herkese bol şans getirsin, herkesin şansa çok ihtiyacı var.

Yanlış yoldan gitmenin birden çok yolu vardır. Ama doğruyu yapmanın tek bir yolu vardır. Yanlış yapmak bu yüzden kolay, doğruyu bulmak zordur. ( Aristo )

08. ARALIK. 2019 BODRUM

Genel kategorisine gönderildi | 2020 HAYAT FELSEFESİ için yorumlar kapalı

YAŞ ELLİ 6

Ben bu yaşımı çok seviyorum..

Evet ben bu yaşımı çok seviyorum, neden seviyorum..? Çünkü daha olgun sun, daha mantıklı düşünüyorsun, yaşanmışlıkların, yaşayacaklarından daha fazla, yani tecrübe sahibisin, kendini çok akıllı zanneden, küçük beyinleriyle büyük işler yapmaya çalışanları, ucuz insanları daha net ayırt edebiliyorsun, kimseye seni kullanma hakkı vermiyorsun. Hatalarını biliyorsun, yanılmalarını biliyorsun, insanları tanıyorsun, insanların  neler yapabileceklerini, neler yapamayacaklarını  iyi kötü tahmin edebiliyorsun, tilkiler, çakallar, kurtlar artık sana saygı duyuyor, doğrunun yanlış dan farkını daha net idrak edebiliyorsun, sorguluyorsun, sana verilen değer kadar güveniyorsun, güveneceğin insanları artık biliyorsun, acele hareket etmiyorsun düşünüyorsun, sana her sunulan tepsiyi almıyorsun, kendine zaman ayırmayı biliyorsun, kendini ertelemiyorsun, en önemlisi hayır demeyi biliyorsun, aklını kullanmayı biliyorsun, aklınla alay ettirmiyorsun, kime ne kadar değer vereceğini çok net biliyorsun, hayatı ertelemeden yaşıyorsun, Üç bin dolarlık  saat ile, otuz dolarlık saatin aynı zamanı gösterdiğini anlıyorsun, bu yaşın da istediğini yiyip içebiliyorsan, daha ne istiyorsun.? Farkındaysan en büyük servete sahipsin… Kısacası edindiğin tecrübeler hayatını daha da kolaylaştırıyor, daha az yoruluyorsun, daha çok huzurlu sun, hiçbir yere yetişme derdin yok, yaptıklarından daha fazla keyif alıyorsun, kazanımlarını zamanı gelince iade etmeyi biliyorsun, uğraşarak düzeltemediklerinden vazgeçerek kurtulabilmenin keyfini çıkarıyorsun, hayatın renklerini daha net görüyorsun, farklı olabilmek için saçını pembeye boyamaya gerek olmadığını, sadece iyi bir insan olmanın yeterli olacağını anlıyorsun…Hayatta yeni bir sayfa açarak bu sayfaya ne istiyorsan onu yazıyorsun….Onun için çok seviyorum,, bu yaşımı çook seviyorum…

Benim haberim olmadan beni kullanmak isteyenleri hiç sevmiyorum ..

15. EKİM. 2019 BODRUM

Genel kategorisine gönderildi | YAŞ ELLİ 6 için yorumlar kapalı

MİTOMANİ

Türkiye’de bir yalancılar mezarlığı yapılsa, sadece yalancılar defnedilse herhalde emlak konutun ve tok’inin arazileri yetmez. Çünkü o kadar çok yalancı var’ki bu ülkede.. Medyada, sosyal medyada, yurdun dört bir yanında, en çok da  Ankara’da… Artık bu bir hastalık olmuş…. MİTOMANİ  kısaca psikolojik bir yalan söyleme rahatsızlığı ve tedavi edilmesi gerekiyor…Yalan söylemek, kasıtlı olarak kendine göre değiştirerek gerçekle ilgisi olmayan sözlerle, başkasını kandırmaktır.  Mitomani ise kişilik bozukluğu, dürtü ve kontrol bozukluğu neticesinde oluşan bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu insanlar olayları çok abartırlar , büyük hayal güçleri vardır ama, bu ülkenin beka sorunu var diyenler kendilerini pek gözden geçirmezler, aslında beka sorunu tam anlamıyla kendileridir. zekidirler ama halkın  artık bunları yemediğinden  haberdar değildirler, yeteneklerini hep kötüye kullanırlar, yaptıkları yanlış olsa bile bir kılıf bulurlar, baktılar olmuyor kandırıldık der olayı kapatırlar, çok inandırıcı ve etkileyicidirler, gerçek olmayan kurgular yaratıp çok güzel tiyatro yaparlar, ve ülke genelinde turneye bile çıkarlar, en önemlisi söyledikleri yalana kendileri inanırlar, bu kişiler yalan söyledikçe kendilerini daha önemli ve iyi hissederler. Nedense bu rahatsız insanların bizim coğrafyamız da çok bulunduğunu düşünüyorum…Bütün camiler, tıklım,tıklım, ama herkes yalancı, beş vakit namaz kılmakla, Anıtkabir’e çelenk koymakla olmuyor bu işler , dik durmak gerekiyor, insanların aklıyla dalga geçmemek, gerekiyor…

Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat yetişip onu geçer..

 

24.NİSAN.2019    İSTANBUL

 

Genel kategorisine gönderildi | MİTOMANİ için yorumlar kapalı

DEVLET BAHÇELİ

Ben Sayın Devlet Bahçeliyi hiç sevmedim, sevemedim, sevmek zorunda’da değilim zaten, samimiyetinden hep şüphe ettim,bana hiç bir zaman güven vermedi. Ama saygı duymak zorunda olduğumun farkındayım , gerçi ne görmüşlüğüm var ne’de konuşmuşluğum,  Ancak gördüğüm gerçekleri’de akıl ve vicdan sahibi biri olarak görmeyenlerle ve’de duymayanlar’lada  paylaşamadan yapamayacağım.Bu’da demokrasinin gereği diye düşünüyorum…Öncelikle Sayın Bahçelinin ve sayın Erdoğan’ın  birbirlerine söylediklerini sizinle paylaşmak istedim yıl… 2016 ( video kayıtları mevcuttur konuşmalara hiç bir ilave ekleme yapılmamıştır )

Sn Bahçeli  : Sayın Erdoğan şimdi kulaklarını aç ve bizi iyi dinle.Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş,senin yaptıklarına ancak iblisler teşebbüs edecektir.

Sn Erdoğan  : MHP’ nin başındaki adam çıkıyor aile nedir bilmez,onun böyle bir derdi yok.Çoluk nedir çocuk nedir bilmez,konuşuyor.

Sn Bahçeli    : Alçak ve şerefsizsin,bu şahıs her gün fitne saçmaktadır.Her gün dedikodu yapmaktadır,her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır.

Sn Erdoğan   : MHP genel başkanı kabalığıyla öne geçmiştir.

Sn Bahçeli   : Beş tepe hanedanı ve AKP yönetimi aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır .Alçak ve şerefsizin..R.T.Erdoğan bütün yetkileri kendinde toplamış yargıyı’da kendine bağlamıştır. Söylediklerinin tamamı yalan ve aldatmaca’dır.Başkanlık federasyon demektir,bu da bölünme demektir..

Sn Erdoğan  : Sn Bahçeli son derece öfkeli,son derece gergindir.Allah korusun motor su kaynatacak,emekliye ayrılmasını samimiyetle tavsiye ediyorum.

Hal böyle iken.. Ben önce Sn Erdoğan’a sormak istiyorum, biri size şerefsiz, alçak diyecek ve siz tazminat davası açmayacaksınız çok ilginç…??   Sonra Sn Bahçeliye  sormak istiyorum, dün söyledikleriniz’mi doğru, yoksa bu gün yaptıklarınız’mı yanlış. İnsan ister istemez düşünüyor, nasıl bir tiyatronun içindeyiz diye…. En azından benim aklımla dalga geçemiyorsunuz.. Sizlerden ve size oy verenlerden hem daha akıllı olduğumu, hem’de samimiyetsizlik konusunda ve güven konusun’da ne kadar haklı olduğumu düşünüyorum, bu sebeple kendimle gurur duyuyorum…

Önünü arkasını bilmediğin laf etmeyeceksin ..

13.NİSAN.2019      İSTANBUL

Genel kategorisine gönderildi | DEVLET BAHÇELİ için yorumlar kapalı

AH İSTANBUL

Ah İstanbul, İstanbul olalı..Hiç görmedi böyle keder..Geberiyorum aşkından..Kalmadı bende gururdan eser…… Hakikaten ne gurur,ne onur kalmadı..  İstanbul, İstanbul olalı böyle zulüm görmedi arkadaş…. Bu ne hazımsızlık , bu ne seviyesizlik , bu ne riayet’sizce davranışlar anlaşılır gibi değil,böyle giderse dört yıl sonraki seçimle birleştirecekler, bir türlü sayılamadı şu oylar….Neymiş efendim..usulsüzlük varmış, sahtecilik varmış, fazla kullanılan oylar varmış, sisteme yanlış girilmiş, sistematik bir sahtecilik varmış,  bunları söyleyen kim..?  İçişleri bakanı, aynı bakan seçim öncesi her şeyin kontrol altında olduğunu gerekli tüm tedbirlerin alındığını söylemedi mi..?  Söyledi.. Şimdi ne oldu..?  Ak parti genel başkan yardımcısı Ali İhsan Yavuz bey seçimden on gün önce  yandaş bir televizyon kanalında,  yüksek seçim kurumunun seçim güvenliğini sağlaması adına Türkiye’nin en güvenilir kurumları arasında yer aldığını söylemedi mi..?  Söyledi.. Bu sistem dahilinde ak partinin gönlü çok rahat demedi mi..?  Dedi…  Bu sistem dahilinde gelen verilerin sisteme girilerek tüm partilerin aynı anda verileri gördüğünü söylemedi’mi…  Söyledi….  Şimdi ne oldu..?? Kaybedildi…   Korku dağları yakına geldi, bu sefer İstanbul kazandı, İstanbullu canan hocayı dinledi beyaz ekmeyi beslenmesinden çıkardı akıllandı, akıllı olmak bazı kesim için kötü bir durum ama yapacak bir şey yok… Allah kimsenin başına vermesin.

İnsanlar umutlarına göre söz verir,  korkularına göre hareket eder ..

09.NİSAN.2019     İSTANBUL

Genel kategorisine gönderildi | AH İSTANBUL için yorumlar kapalı

PAMUK İPLİĞİ

İnsan hayatı pamuk ipliğine bağlıdır derler, çok doğru, gerçekten ne zaman ne olacağı belli olamıyor, sabah işe diye çıkıyorsun akşam eve gelemiyorsun, yada bir gün sonraya program yapıyorsun bir kalp krizi, bütün programlar iptal. İlişkilerde öyle, pamuk ipliğine bağlı, her şey gayet güzel giderken, bir bakıyorsun olmuyor, söylenen bir söz, yada bir davranış , bir yanlış anlama, ilişkiyi zedeleyebiliyor veya bitirebiliyor, halbuki bu kadar ucuz olmamalı.. İlişkide en önemli unsur, anlayabilmek ,ama doğru anlayabilmek, hemen güvenlik kalkanlarını çıkarıp savunmaya geçerek, anlamadan dinlemeden acele karar vermemek hissedebilmek, konuşabilmek,egolarını,gururunu geçici de olsa bir kenara bırakabilmek, olduğu gibi, değiştirme çabası içerisinde olmadan kabullenebilmektir. Asıl olan farklı düşüncelere sahipken, dostça kavga etmeden bir birimizi anlayarak ya da en azından anlamaya çalışarak bir arada yaşayabilmektir.. Bu tür davranışların dışındaki inatçı tutumlar, pire için yorgan yakan yaklaşımlar, ilişkilere çok ciddi zarar veriyor. Sonra bir bakıyorsun olmuyor, başka açıdan bakıyorsun gene olmuyor, ne kadar istesen’de, sevsen’de, hep bir şeyler eksik kalıyor, eskisi gibi olmuyor, ama o kadar güzel olmuyor’ki ancak bu kadar güzel olmayabilirdi diyorsun. Üzülüyorsun..

Herkes anladığı kadarıyla hayatını yaşar ..

19.ŞUBAT.2019    İSTANBUL

Genel kategorisine gönderildi | PAMUK İPLİĞİ için yorumlar kapalı

KARAR VERMEK LAZIM

Karar ; sonuca bağlanması gerekli bir olayda düşünerek, tartışarak, araştırarak verilen kesin hüküm veya yargıdır.Yada yapmak istediğini ortaya koyan son bildiri olarak’da tanımlanabilir .Karar vermek insan hayatın’da çok önemlidir, aslında ömrümüz karar vermekle geçiyor, her vereceğimiz karar hayatımızın akışını ciddi olarak etkilemektedir örneğin sabah kalktığında işe giderken ne giyeceğine karar vermek zorundasın al sana dakika bir, gol bir, sonrası hangi parfüm, hangi ruj, hangi küpe, hangi kravat derken böyle sürüp gider sonra ne yiyeceğine karar vermek zorundasın bu gün ne yemek yapsam acaba..dışarıda yesen, menü gelir bir türlü seçemezsin ne yesem,ne yesem..! sonuç’da hep bir karar aşamasındayız’dır. Sonra sosyal hayatta hangi film, hangi bar, hangi restoran, hangi kulüp derken ne içeceğine dair bir kara vermek zorundasın, bir duble rakı daha içersen belki bozulacak’sın,belki’de soda limon içersen bozulmayacak’sın, ama senin kararın yapacak bir şey yok, sonuçta hep bir karar mekanizmasının içindeyiz. Bunlar hem bireysel hem’de minör kararlar birde majör kararlar var,ikinci ve üçüncü şahısları’da etkileyen örneğin evlilik kararı almak gibi,ayrılık kararı almak gibi, meslek seçimi gibi, paranı altına veya vadeli hesaba yatırma gibi, hisse senedi alma gibi,yada eşinin, ya annen ya ben demesi gibi,öfkeyle,kızgınlıkla bir anda düşünmeden alınan kararlar gibi, yani kendi hayatımız kendi aldığımız kararlar üzerinde durmaktadır. Yanlışıyla doğrusuyla ödenecek bir bedel varsa  kimseye bok atmayalım, bu bedeli aslanlar gibi kendimiz ödeyelim. Yanlış kararlar verip  kötü bedeller ödemek istemiyorsak , biraz araştıralım, okuyalım, danışalım,düşünelim, sinirliyken ve çok acele karar vermeyelim, duygularımıza güvenelim, ayrıntılara boğulmayalım, bence en önemlisi vicdanımızın sesine göre karar verelim, böyle yaparsak insanlığımızı koruruz, aklımıza göre karar verirsek çıkarlarımızı koruruz. Yanlış kararlar alınca’da kader utansın diye, suçu hep kaderin üzerine atmayalım  , birazda biz ders çıkaralım, gerektiğinde özür dilemeyi’de bilelim, aklımızı kullanalım, hele,hele kararsız hiç olmayalım..

 

04.ŞUBAT.2019   BODRUM

Genel kategorisine gönderildi | KARAR VERMEK LAZIM için yorumlar kapalı

NEREYE GİDİYORUZ

Sevdiğimiz insanların burcunu, doğum gününü, sevdiği rengi, parfümünü biliyoruz, ama korkularını , pişmanlıklarını, hayallerini, hayal kırıklıklarını,acılarını, yaşanmışlıklarını,hissettiklerini biliyor’muyuz..? koca bir hayır..!  Bilmiyoruz, çünkü samimi değiliz ( ben samimiyimdir ) yüzeysel seviyoruz, günlük seviyoruz, anlamıyoruz anlamaya da çalışmıyoruz çünkü dinlemiyoruz,( ben iyi bir dinleyiciyim’dir ) konuşmak,anlatmak nedense daha cazip geliyor en iyi yaptığımız iş konuşmak.( ben az konuşur çok dinlerim ) Halbuki biraz dinlemeyi öğrensek,anlamaya çalışsak bir çok şey daha güzel olacak… Maalesef günümüz ilişkileri ne acıdı’ ki bu hale geldi. Bu hale gelen ilişkilerde taksim tünel hattındaki tramvay gibi, (1.850 m ) binmen’le inmen bir oluyor.Çok çabuk bitiyor, uzun süreli arkadaşlıklar,dostluklar artık kalmamış. Herkes çok biliyor ,ben anladım anlayacağımı, ne anladıysa….??, herkes doktor,herkes avukat, herkes artist,herkes oyuncu,herkes psikolog,herkes hoca, herkes profesör, aslında gemi çok’dan batmış, herkes yalancı, herkes sahte , zarlar’da hileli…. Ne gariptir’ki kazanmak’da artık insanlara yetmiyor başkalarının kaybettiğini de görmek istiyorlar…Hal böyle iken nereye gidiyoruz..?   Cehennemin dibine….

 

01.ŞUBAT.2019   BODRUM

Genel kategorisine gönderildi | NEREYE GİDİYORUZ için yorumlar kapalı